1.BÖLÜM

OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN LÜTFEN !


KOLİN'DEN DEVAM


Pastanenin penceresinden görünen sokak sessiz ve durgundu. İnsan görülmeyen bu sokakta, renk değiştirmiş yapraklar bol miktarda mevcuttu. Sokağın bu denli sessiz olması içimi ürpertmişti. 


Elimde bulunan kasede kurabiye malzemelerini çırparken, gene o'nu anımsadım. O kıvırcık saçlarını ve o muhteşem yeşile çalan gözlerini...


Bunları düşünürken kalbimin atış hızının artması sinirimi bozuyordu. Lanet olsun! neden oluyordu bütün bunlar? O sıralar sadece on beş yaşındaydım. Şuan yirmi yaşında olan biri için bu duygular oldukça saçmaydı.


Elimde bulunan kaseyi daha hızlı çırpmaya başladım. Onu düşünmemem gerekiyordu, onu unutmuş olmam gerekirdi. Bunu başarmıştım da. Ama lanet olası bir rüya benim tüm psikolojimi alt üst etmişti.


Hazır olan karışımı yıldız şeklindeki kaba döktüm. Önceden ayarladığım üç yüz elli derecedeki fırına yerleştirdim.Zaman ayarlayıcıyı ayarladıktan sonra zayıf adımlarla bir sandaliye çekip oturdum.Ellerimi saçlarımın arasında gezdirdim ve kafamın içerisinde bulunan düşüncelerden kurtulmaya çalıştım.


Bu kadarı benim için çok fazlaydı. Onu hayali olarak gördüğüm zamanlara döndüm bir an...


5 YIL ÖNCE. HASTANEDE


"Harry" diye fısıldadım karanlığa. Soğuk ve karanlık odada, sırtımı soğuk duvara vermiş bir şekilde, Harry'i yanımda istiyordum.


O, benim hayal ürünüm olmasına rağmen bana güven veriyordu. O beni uyarmıştı. Eğer aileme onu gördüğümü söylersem sonucumun bu olacağını söylemişti. O, hayali bile olsa, benim en büyük yardımcımdı.


"Kolin"  diye kulağıma dolan fısıltının ardından gözümü sıkıca yumdum. Onu görmek istemiyordum. Ancak yanımda olmasına ihtiyacım vardı, her zamanki gibi...


GÜNÜMÜZ. KOLİN'DEN DEVAM


Bu düşüncelerden uzak durmak istiyorum. Bu düşüncelerin bana yaşattığı tek şey, acıydı. Açık kapıdan esen soğuk rüzgar,  beni kendime getirmişti.


Masanın üzerinde duran telefonuma kaydı gözlerim. Acaba, benden sonra neler oldu? diye geçirdim içimden. Hiç düşünmeden telefonumu elime aldım ve arama motoruna 'harry styles 2013'  anahtar kelimesini girdim. Benden sonra ne olduğunu merak ediyordum, beni ziyaret ettiğinden sonraki yaptıklarını.


Çıkan haberlere ağazım açık bakarken, bir diğer yandan yüzüme mutluluğumu ifade eden bir gülümseme oturmuştu.


Bu haber de şöyle yazıyordu:


" Geçtiğimiz günlerde grupttan çıkma kararını alan, grubun yakışıklı üyesi Harry Styles ilk defa konuştu!


Kızların gözdesi Harry styles, artık hayranları daha fazla üzmek istemediğini ve şirketlerinin ayarladığı sahte ilişkiler nedeniyle hayranlarının kendine zarar vermesini istemediğini söyledi.


Geçen günlerde ziyarete gittiği hasta, genç şarkıcıda oldukça büyük etki bırakmışa benziyor..


Bu okuduklarımın üzerine sesli bir şekilde kahkaha attım. Ancak onun şuan nerede ve ne durumda olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu. Bu, çaresizlikti.


Fırının sesini duyduğumda ayağıya kalktım ve yıldız kurabiyeleri fırından çıkardım. Eldivenlerimi ve önlüğümü çıkarıp kenara fırlattım.


Yıldız kurabiyelerimden bir tanesini alıp ısırdım ve biraz olsun huzuru hissettim. Daha fazla gecikmemek adına kurabiyeleri bir poşete sıkıştırıp hızlı adımlarla yaşlılar evinin yolunu tuttum. 


Caddeden geçen arabaları umursamadan ilerledim. Onların keyfini bekleyemezdim. Acaba o yaşlı bayan beni bekliyor mudur? bu düşünce beynimde yankılanırken adımlarımın daha hızlı olmasına neden oluyordu. Bilemiyorum, oraya gimek için neden acele ettiğimi bilmiyorum. Tek bildiğim bunu yapmak zorunda olduğumdu.


Köşeyi döner dönmez yaşlılar evi karşıma çıkmıştı. Üzerimi düzelttim ve son bir nefen alarak içeriye adımımı bir korkak misali attım. Neden bu kadar korkuyordum, neden bir türlü rahat değildim?


içerisi tıpkı bir hastane gibi kokuyordu. Bu beni tiksindirmişti. Etrafta tombala oynayan ve örgü ören insanlar yerine üzgün ve ölümünü bekleyen insanlar vardı. Elimdeki kurabiyelere bakım. Oldukça fazla yapmıştım. Bu insanlara da versem bir sorun çıkmazdı herhalde.


Elimdeki poşeti önlerine uzattığımda anlık bir şaşırma gelse de , geri çevirmemişlerdi. Hepsinin yüzünde oluşan gülümseme benim dahi içimi ısıtmıştı. Ancak aralarında dünkü yaşlı bayan yoktu.


Ellili yaşlarında olan bir bayanı durdurup tarif ettiğimde bana odasını göstermişti. Oldukça sevilen birine benziyordu.


Uzun koridorda ilerledim ve bayanın bana gösterdiği odanın kapısını tıklattım. İçeriden akıl almaz bir şekilde boğuk bir erkek sesi çıkmıştı. Hemen kapıyı açıp içeriye girdim. İçeride yaşlı bayan yatağında uzanıyordu. Ancak yanında çömelmiş biri vardı. Omuzları geniş ve kasları gergin biri. Asker tıraşı ve giyidiği karanlık kıyafetler, günün bu saatinde ona serseri bir izlenim oluşturmuştu.


"Ah, sen geldin demek" diye sevecen bir tonda bana selam veren yaşlı bayan onu izlediğimi bana farkettirmişti. Yüzüme tekrar sahte bir gülümseme yerleştirdim ve yanına ilerledim. Elimdeki poşeti havada sallayarak "Evet,ben geldim" dedim. Bir bana bir de arkası dönük genç adama baktı.


"Bu, Milward. Benim torunum." demesinin üzerine arkasını dönen serseri tipli genç, elini uzattı. Bende aynı şekilde ona karşılık verirken, yeşile çalan gözü bende bir yıkım etkisi yaratmıştı.


Bu olabilir miydi?

Comment