2

"Wooyoung dikkat etsene!"

Yeosang siyah saçlı olana seslendi. Bağırmayı ya da yüksek sesi sevmezdi bu yüzden hep kısık sesle konuşurdu. Bazen öğretmenleri ne dediğini duyamazlardı bile. 

"Tamam papatyam."

Yeosang dizleri üzerine oturmuş kuleye yapıyordu, Woo ise mutfaktan gelen minik tınıya eşlik etmeye ve dans etmeye çalışıyordu. 

Geri geri yürürken kendi ayağına takılıp Yeosang'ın yaptığı kulenin üzerine düştü ve kuleyi yerle bir etti. Kendi canının acısını umursamayarak sarışın olana döndü. Gözlerindeki ıslaklığı fark ettiği an kulenin üzerinden kalktı ve emekleyerek sarışın olanın yanına gitti. Yanaklarını avuşladı ve yere düşen bir kaç göz yaşını sildi.

"Özür dilerim Yeosum gerçekten özür dilerim. Ağlama lütfen söz sana yenisini yapmakta yardım edeceğim."

"Ama o benim hayallerimdeki evdi..."

"Yeni yaptığımız ev ikimizin evi olur o zaman, tamam mı? Lütfen ağlama yoksa Seonghwa bana kızacak."

Sarışın olan başını hızlıca salladı ve gözlerini sildi. Wooyoung avuçları arasındaki tatlı yanakları öptü.

"Hadi beraber yeniden yapalım."

"Çocuklar yemek vakti, yemekler yensin sonra oyuna devam edersiniz."

Mavi saçlı öğretmenleri masaları düzeltti ve tüm çocukların oturduğundan emin olduktan sonra yemeklerini tabaklarına koydu.

"Hadi bakalım başlayın."

Yeosang ve Wooyoung birbirlerine yediriyorlardı, Jongho hep üzerine döktüğü için onu Hongjoong yanına alıyor ve yemesine yardım ediyordu. Mingi ise tabağındaki tavukların hepsini Hee'nin tabağına koyuyordu.

"Mingi neden tavuklarını Hee'nin tabağına koyuyorsun, beğenmedin mi?"

"Siz yaparsınız da beğenmem mi hyung. Hee tavukları çok seviyor benim yerime o yesin."

O sırada ağzına iki tavuk budunu sokmaya çalışan siyah saçlı kız gülümseyerek Mingi'nin elini tutmuştu. Mingi de gözleri bir çizgi haline gelene kadar gülümsemişti. 

"San kucağıma gel, hep yerlere döküyorsun bak."

Odada ki en küçük olan ikinci kişi yavaşça babasının kucağına çıktı. Yunho ise en baş köşede hızlı hızlı yemeğini yiyordu ki hemen oyun oynamaya geri dönebilsin.

Çocukların hepsi yemeğini yedikten sonra bir köşeye sızmıştı. Öğretmenler etrafı toplarken stajyer öğretmen çocukları küçük yataklarına yerleştirdi ve masal kitabını okumaya başladı. Tatlı ve minik bir suratı olan stajyer öğretmenin de o bebeklerden farkı yoktu. Yo Kangmin çocukları çok seviyordu, hayalindeki meslek kesinlikle anaokulu öncesi eğitimiydi.

Tüm çocuklar uyuduğunda ve masal kitabı da bittiğinde odadan sessizce çıkmıştı.

Comment